Ali Özgenç  Algoritma Yönetim Danışmanlığı Yönetici Ortağı  Keiretsu Forum Türkiye Ortağı  ali@algoritmaconsulting.com
Ali Özgenç
Algoritma Yönetim Danışmanlığı Yönetici Ortağı
Keiretsu Forum Kurucu Ortak

Şirketlerin rekabette öne sıçramasının yolunun inovasyondan geçtiği artık anlaşıldı. Anlamamakta direnenler önemli bedeller ödüyorlar. Sevgili Rauf Ateş 2007 yılında taslağını bana da okutma nezaketini gösterdiği “İnovasyon Hayat Kurtarır” adlı kitabı yazdığında, bu başlığı abartılı bulanlar çıktığını hatırlıyorum. Ne var ki geçen zaman hem bu kitabın başlığını, hem de “İnovasyon Yap ya da Öl” lafını defalarca kez doğruladı.

Geçmişte dünyanın en inovatif şirketleri olan devasa şirketler trendleri doğru okumayı bıraktıklarında başlarına çok kötü şeyler geldi. Bize birşey olmaz mantığıyla gözlerini ve kulaklarını dünyaya ve hatta kendi şirketlerinin içinden gelen seslere kapamak bazı şirketlerin sonunu getirdi, bazıları ise eski parlak günlerinden çok uzaktalar.

YAVAŞ YAVAŞ HAŞLANAN KURBAĞA

Kodak bu konuda belki en ilginç örneklerden biri. Kodak geçmişte inovasyon ve değişim kültürü üzerine kurulmuş bir şirketti. Fotoğraf filmi denilince dünyanın her tarafında ilk akla gelen şirket, teknolojik gelişmelerin önünde koşmak istemeyince yavaş ve sancılı bir ölüm yaşadı. Yüzeysel bir bakış açısıyla Kodak’ın dijital dünyaya zamanında ve iyi bir şekilde giriş yapamadığı söylenebilir. İşin ilginç tarafı ilk dijital fotoğraf makinesinin 1975’de bir Kodak mühendisi olan Steve Sasson tarafından icat edilmiş olması. Sasson, yönetimin reaksiyonunun, “bu hoş bir şey, ama kimseye söyleme” şeklinde olduğunu söylüyor. Böylece Kodak, yeni teknolojiyi pazarlamak yerine, kârlı olan film işini bozma korkusuyla geri durdu. Tabi şirketler bir vakumda çalışmıyorlar. Bir şirketin üstünü örtmeye çalıştığı bir teknolojiyi başkaları geliştirip piyasaya sürüyor. Nitekim Canon ve Sony dijital teknoloji ile yürüyerek Kodak’ı rekabette geçersiz kıldılar. Aslında Kodak’ın alt kademelerinde çok iyi fikirleri olan birçok insan vardı. Buna rağmen kötü stratejik kararlar alınması acaba neyle açıklanabilir?

Kodak organizasyonunda yaşananları halinden memnun olma, gönül rahatlığı, mevcutla tatmin olma gibi kavramlarla açıklayabiliriz. İşte inovasyon yapmayı bırakan şirketleri öldüren de bu! Kodak daha başarılı oldukça, mevcut durumdan memnun olma ve yeniliklere kapalılık şirket içinde büyüdü ve başarının lanetine dönüştü. Şirket adım adım ölürken, sürekli ısınan bir kazanda yavaş yavaş pişen kurbağa hikayesinde olduğu gibi garip bir rahatlık ve huzur içindeydi. Yeni bir teknoloji ile gelen vahşi rekabet ve düşük kârlılık, o zamana kadar son derece kârlı olan ana işinizi yemeye başlarsa ne yaparsınız? Kodak, kaçınılmaz olan bu zorlukları göğüsleyecek kararlılıkta olamadı.

İnovasyon bir kerelik bir iş değil. Kodak dijital fotoğraf makinesini zamanında ticarileştirip orada dursaydı uzun vadede yine zor duruma düşebilirdi. Bugün basit fotoğraf makineleri de yokolma yolunda. Fotoğraf makinesi bir akıllı telefon uygulaması oldu bile. Eğer Kodak film işinde değil de “hayatın değerli anları” işinde olduğunu anlasaydı bugün herhalde bambaşka bir yerde olurdu. Bunu anlamak için iki yılda 1 milyar $ değere çıkan Instagram’a bakmak yeter.

DÜNYA DEĞİŞİRKEN AYNI KALMAK

İnovasyon yapmayı bırakıp da yok olan tek şirket Kodak değil. Mobil telefonu icat eden Motorola ABD’de telefonlarını mobil operatörlere satıyordu. Operatörler ise telefonlarda fazla özellik istemiyorlardı. Motorola müşterilerini dinledi. Oysa müşterilerinin müşterilerine kulak vermesi gerekiyordu. Sonra Apple geldi ve telefonlarını doğrudan kullanıcılara pazarlamaya başladı. Elinde demode ürünlerle kalan Motorola pazarı sırasıyla Nokia, Blackberry ve Apple’a bıraktı. Motorola sonunda Google’a satıldı ve artık yalnızca bir marka olarak var. İnovasyon yapmakta yavaş kalanlar ölüme mahkum oluyorlar. Cep telefonunu icat etmiş olmanız bir şeyi değiştirmiyor.

Nokia 1865’de Finlandiya’da bir kağıt üreticisi olarak başladı. Daha sonra sırayla kauçuk bot, lastik, kablo, elektronik ve mobil telefon işlerine girdi. 2000’lerin başında global bir teknoloji devi oldu. İlk fotoğraf makineli telefon, müzikli telefon, ilk akıllı telefon, uygulamalar ve tabletler gibi inovasyonlara imza attı. Nokia geleceği iyi gördü, fakat uygulamaya geçemedi. İnovasyonda o da yavaş kaldı. Trendlerin sesten dataya, telefondan yazılıma olduğunu yakalayamadı. Uygulama ekosisteminin önemini anlamadı. Sahip olduklarını kaybetti ve Microsoft’a satıldı.

Blackberry sistemi de büyük bir inovasyon olarak başladı. Neredeyse bütün kurumsal pazarı ele geçirdiler. Başarının büyüsüne kapılıp inovasyon yapmayı unuttular. Dünya değişirken aynı kaldılar. Blackberry de şu anda zor durumda.

Şirketler başarılı olduklarında mevcuda sarılıp korumaya çalışıyorlar. Dünya değişirken bu çok tehlikeli. Şirketlerin kendileriyle rekabet etmeleri ve inovasyon ateşini güçlü tutarak pazarın önünde koşmaları lazım.

Ali Özgenç
Keiretsu Forum Türkiye
Kurucu Ortağı
ali@algoritmaconsulting.com