Belirsizliğin arttığı dönemler şirketler için önemli inovasyon fırsatları sunuyor. Tutucu şirketler bu dönemlerde içgüdüleriyle hareket ederek bazı kararlarını erteliyor ve kabuklarına çekiliyorlar. Bu doğal bir tepki gibi görünse de aslında tepe yöneticilerin yapabileceği en kötü şey. Çünkü belirsizlik fırsat yaratır ve fırsatlar da yararlanmasını bilenleri farklı bir noktaya taşır. Diğerleri ise geride kalır.
Bill Gross Mart 2015’de yaptığı TED konuşmasında StartUp şirketlerin başarısındaki en önemli etkenin “zamanlama” olduğunu söylüyor. Gerçekten de bugün milyarlarca Dolar büyüklüğe ulaşan Über ve AirBnb gibi şirketler 2008 ekonomik durgunluğu sırasında doğdular. Bu şirketlerin ortak tarafı, insanların ek bir gelir ihtiyacı olduğu dönemde fırsatı iyi değerlendirip bu ihtiyacı karşılayacak bir iş modeli geliştirmeleriydi. Nitekim buna benzer şirketlerin ortaya çıkmasıyla Paylaşım Ekonomisi adı altında yeni bir ekonomi doğdu.
BELİRSİZLİKTEN KAZANÇ SAĞLAMA
Eskiden olağandışı olan olayların şimdi işlerin normal akışının bir parçası olduğunu, ve belirsizliğin sürekli hale geldiğini ilk farkeden ABD oldu. İnovasyon gücünü kullanarak buna göre bir yaşam tarzı tutturan ABD ekonomisi eskisinden de daha güçlü bir dinamizm kazandı. Siyah Kuğu adlı kitabın Amerikalı yazarı Nassim Taleb “Antifragile” (Antikırılgan) adlı son kitabında düzensizlikten kazanç sağlayan şeyleri anlatıyor. Taleb’e göre dayanıklı ve sağlam olan şeyler şoklar karşısında mevcut durumlarını korurlar. Antikırılgan şeyler ise şoklardan yararlanır; istikrarsızlık, düzensizlik, stres kaynakları karşısında gelişir ve büyürler. Risk ve belirsizlik ile daha da iyiye giderler. Sistemlerden bu stres yaratıcı unsurları çıkarmaya çalışırsanız faydalı değil, zararlı bile olabilir. Eğer şoklar ve düzenin bozulması sizi daha güçlü, daha yaratıcı, ve karşınıza çıkan her yeni zorluğa daha iyi adapte olabilir kılıyorsa Antikırılgansınız demektir. Taleb, geçmişte kırılganlığı arttıran önemli nedenlerden biri olarak da verimliliğe aşırı odaklanmayı gösteriyor. Yalın-ötesi hale gelen üretimler ve tedarik zincirleri içinde şokları absorbe edecek pay kalmadığını vurguluyor.
Herşeyin belirli olması ihtiyacı inovasyon için bir handikap oluşturur. Deneme ve öğrenme olmaz ise gelişme de olmaz. Gelişme, mevcutla tatmin olmayıp yeni yollar aramakla başlar. Şirket liderlerinin bir yandan ekiplerden çarpıcı yeni fikirler isterken bir yandan da işin mevcut şeklini korumaya çalışmaları aynı anda hem gaza hem de frene basma etkisi yaratır. Yani “değerli, çarpıcı, sektörü sarsacak yeni fikirler yaratın, ama gemiyi de fazla sallamayın”! Bu çelişkiyi aşabilmek için biraz belirsizliği tolere edebilmeniz hatta belirsizliği yaratmanız gerekir.
RİSK NASIL AZALTILIR?
Yıldan yıla değişimin çok yavaş olduğu eski dönemlerde geçmişe bakarak geleceği öngörebilmek oldukça kolaydı. Artık öyle değil. Geleceğe sahip çıkabilmek ve onu yönlendirebilmek için şirketlerin inovatif olmaları şart. İnovasyon ise belirsizliğe tahammüllü olmayı ve zaman zaman siste ilerlemeyi gerektiriyor. Belirsizlikte riski azaltmak için bazı öneriler 2012 yılında yayınlanan Yalın Startup adlı kitapla Eric Ries’den geldi. Eric Ries, Silikon Vadisi’nden genç bir girişimci. Kendi girişim deneyimlerinden yola çıkarak Startup’lara dönük olarak yazdığı bu kitap bazı büyük şirketlerin de ilgisini çekti. Yalın Startup aslında iyi bilinen bazı kavramları yeniden derler bir nitelikte. Örneğin kitapta Yap-Ölç-Öğren şeklinde bir çevrim tanımlanıyor. Bu çevrim Toplam Kalite yaklaşımındaki Planla-Uygula-Kontrol Et-Önlem Al çevrimini çağrıştırıyor. Tek farkı Ries’in planlamayı pek önemsememesi. “Minimum Geçerli Ürün” olarak tanımladığı sınırlı özelliklere sahip bir ürünü yapıp belli bir grup müşteri üzerinde test ederek yürümeyi, buradaki öğrenmeyi kullanarak birkaç çevrimden geçmeyi, ve son noktada da devam etme veya başka bir yöne dönme kararını vermeyi öğütlüyor. Yani uzun planlamalardan geçerek herşeyiyle mükemmel bir ürünü baştan yapmaya çalışmayın, çünkü böyle yaparsanız belki de mükemmel ama müşterinin istemediği bir ürünü geliştiriyor olabilirsiniz diyor. Ries’in unuttuğu birşey, bugün artık müşterinin ihtiyacını ortaya çıkaracak gelişmiş teknikler olması. Bu anlamda Ries’in çevriminin Öğren-Yap-Ölç sıralamasında olması daha doğru. Müşteriyle henüz ortada hiçbir ürün yokken ihtiyacı doğru okumaya dönük geçirilecek zamanın büyük önemi var.
Geleceğin her zaman belirsizlikler içerdiği aşikar. Gerçek inovatif şirketler, hem bugünün belirsizlik ortamını fırsata çevirir, hem de geleceğin içerdiği belirsizlikleri geleceği yaratarak aşarlar. Geleceği kontrol etmek imkansız dahi olsa, inovasyonla onu etkilemek ve yönlendirmek mümkündür.
Ali Özgenç
ali@algoritmaconsulting.com
“Gerçek inovatif şirketler geleceğin içerdiği belirsizlikleri geleceği yaratarak aşarlar.”