İnovasyon projeleri iyi ve özgün bir fikirle başlar. Peki bu fikirler nereden gelir? Bu sorunun yanıtını baştan verip sonra devam edeyim. Fikirler her yerden gelebilir. Fikirlerin çalışanlardan geleceği inancıyla şirketler öneri sistemleri oluşturup ucuna da ödüller koyarlar. Bu ilk bakışta iyi bir fikir gibi görünse de aslında değildir.
Çalışanların önde gelen bir fikir kaynağı olduğunu çeşitli araştırmalar gösteriyor. Çalışanların müşterilere ve pazara dokunmaları bu düşünceyi destekliyor. Ancak çalışanlar fikirlerin tek kaynağı değil. Mesela müşteriler, potansiyel müşteriler ve müşteri olmayanlar çok daha iyi bir kaynak. O halde çalışanlar neden fikirler için ilk başvurulan adres? Çünkü çalışanlardan fikir toplamak hem kolay hem de ucuz. Bu kolaylık ve ucuzluğun yanında çeşitli problemler var. Birincisi şirketler genellikle çalışanlardan gerçekten inovatif fikirleri çıkartacak mekanizmaları bilmiyorlar. “Ne fikriniz varsa söyleyin” şeklindeki yaklaşımlar ise kaliteli fikirleri toplamak için yanlış metodoloji. İkincisi, çalışanlardan gelen fikirlerde belli bir sektörel körlük ve peşin kabuller var. Üçüncüsü, çalışanlar fikirleri çoğu zaman bir filtre işleminden geçirip ortaya koyuyorlar. Bütün bu faktörler bir araya geldiğinde sayısal olarak fazla, hızlı, ama birçoğu amaca hizmet etmeyen fikirler ortaya çıkıyor.
FİKİRLERİN KALİTESİ NASIL ARTAR?
Amaç fikir toplamak değil, inovasyon yapıp farklılaşmak, öne geçmek, rekabeti anlamsız hale getirmek. Çalışanların güçlü inovasyon fikirleri geliştirebilmelerinin önde gelen koşulu onlara önce fikirleri çok daha iyi fikirlere dönüştürebilecekleri iş birliği ve iletişim ortamlarını hazırlamaktan, sonra da doğru soruları sormaktan geçiyor. “Yaratıcılık” adlı kitabın yazarı psikolog Mihaly Csikszentmihaly zihnin en verimli duruma geçtiği hali “Akış” diye tanımlıyor. Akış halinde zihin aynı bir ırmakta olduğu gibi belli bir yöne doğru akıyor ancak aynı zamanda akıntılar ve girdaplarla savruluyor. Yani doğrultu belli olmalı ama yolda çeşitli fikirlerin yeşermesine, gelişmesine izin verilmeli. Fiziksel çalışma ortamları da mutlaka bu akışkan iş birliğine göre düzenlenmeli. Bunun için çok güzel çözümler var.
Araştırmalara göre çalışanlar dışında en iyi fikir kaynakları iş ortakları, müşteriler ve danışmanlar. Şirketlerin inovatif çözümler için iş ortaklarından talepkar olması her iki taraf için de iyi sonuçlar doğuruyor. İş ortaklarının arasında tedarikçiler, üniversiteler ve diğer kurumsal yapılar var. Tedarikçiler doğal olarak kendi çalıştıkları ürün ve hizmetleri daha iyi biliyorlar. Konularıyla ilgili inovasyon beklentilerini onlara aktarmak aynı zamanda müşteri olan şirket için para ve zaman tasarrufu ve rasyonalizasyon sağlıyor.
MÜŞTERİLERİN RUHUNU OKUMAK
Ürün ve hizmetlerin nihai müşterileri ise fikirler için en önemli kaynak. Müşterilerin nabzını tutmak, geri bildirimlerini almak mevcut ürünlerin yeni versiyonlarını çıkarırken öncelik verilen nokta. Öte yandan radikal farklılıkta ürünlere ulaşmak için müşterilerin yaşadığı zorlukları gözlemek daha geçerli. Hızlı bir fikir kaynağı da danışmanlar. Özellikle bir konuda uzmanlaşan danışmanlar şirketlere bazı hızlı kazanımlar getirebilirler. Ayrıca birçok sektörle çalıştıkları için başka sektörlerden fikir taşıyarak şirkete ciddi para ve zaman kazandırabilirler.
Fikirlerin geldiği bir başka yer ise şirketin dışındaki uzmanlar, araştırmacılar ve diğer bireyler. Şirketler internet üzerinden bu kişilerden doğrudan fikir toplayabildiği gibi ayrıca bu işe aracılık eden bağımsız portallar da var.
İdeal yaklaşım, inovasyon kurgusunun öncelikle odaklanmayla başlaması. Fikir toplayacağız ama ne ile ilgili ve hangi amaca dönük? Konuya sistematik yaklaşan şirketler öncelikle bir inovasyon stratejisi oluşturuyorlar. Bu strateji elbette şirket stratejisini destekliyor. Bu sayfada geçen ay yazdığım içgörü oluşturma yaklaşımları da inovasyon stratejisi çerçevesinde oluşturulan ve aynı zamanda onu besleyen yaklaşımlar. Özellikle müşteri içgörüsü oluşturmayı sistemleştirmenin altı ne kadar çizilse azdır. En iyi fikirler her zaman, bilindiği zannedilen şeyleri çok farklı yorumlayabilen, sektörel normları zorlamayı sağlayan içgörülerden çıkar. Bu amaca dönük zincir içinde geliştirilen fikirler hem organizasyonu gereksiz yere yormaz hem de faydalı sonuçlara daha kolay götürür.
Kurumların fikirlerin her yerden ve her zaman gelebileceğini kabul ederek buna dönük ortam ve altyapıları oluşturması bu süreci edilgen olmaktan çıkarıp etken bir hale getirir.
“Amaç fikir toplamak değil, rekabeti anlamsız hale getirmek”
Ali Özgenç
Keiretsu Forum Türkiye
Kurucu Ortağı
ali@algoritmaconsulting.com