“İnovasyonlar dünyayı ve işin yapılış şeklini geri dönülemez bir şekilde değiştiriyor.”
Bildiğimiz şekliyle iş, son 30 yıldır erozyona uğruyor. 1980’lerde ömür boyu bir şirkette çalışarak emekli olmak yaygınken, şimdi insanların iş hayatları boyunca çok sayıda şirkette çalışmaları standard hale geldi. Dahası, eskiden “iş” denilince anlaşılan, belli saatlerde, belli bir işyerinde, tek bir işveren için çalışmak, yani geleneksel “kariyer” tipi iş de hızla değişime uğruyor.
“İş”in eskiden bilinen iş olmaktan çıkmasını zorlayan çeşitli dinamikler var. Bunlardan bir tanesi şirket ile çalışanlar arasında eskiden varolduğu varsayılan sadakat kontratının çeşitli etkilerle zayıflamış olması. Bu etkilerin başında da 2008 krizi geliyor. Bir başka önemli etki de özellikle şu anda 20-35 yaşları arasında olan neslin bir süre şirketlerde çalıştıktan sonra kendi hesabına çalışmayı tercih etmesi. Tabi buna herkes kalkışmıyor. Burada Türkiye için de bir parantez açmak lazım. Bizde kurumsal hayatın içinde olmak hala tercih edilen bir şey. Bunda elbette belirsizliklerin ve “sabit” öngörülebilir bir gelire sahip olma arzusunun da etkisi var. Buna karşılık ABD’de 20-35 yaş arası çalışanların %70’i bağımsız çalışmayı planlıyor. Yöneticilerin %83’ü de sözleşmeli, geçici çalışan ve dışarıdan danışman kullanımını arttırmak istiyorlar.
Geçen yüzyıl yani 20. Yüzyılın ilk yarısında kendi hesabına çalışmayan herkesin bir şirket çalışanı olduğu döneme İş 1.0 diyebiliriz. İş 2.0, işin çoğunlukla yine bir ofiste yapıldığı ancak teknolojik gelişmelerin işin nerede ve ne zaman yapıldığı konusunda esneklikler getirdiği bugünkü durumu anlatıyor.
ERİŞİM EKONOMİSİ
İş 3.0 ise henüz gelişme aşamasında olan “talep üzerine” iş modeli. Talep Üzerine Ekonomi veya Erişim Ekonomisi diyebileceğimiz, yine gelişmekte olan bir ekonominin bir parçası İş 3.0. Erişim Ekonomisinde temel prensip varlıklara sahip olmak yerine ihtiyaç duyulduğunda erişebilmek. Erişim Ekonomisinde çalışanlar kısmi-zamanlı olarak ortalama üç ayrı kaynaktan gelir sağlıyorlar. İçlerinden %54’ü son derece tatmin olduğunu söylüyor. %74’ü “hep kendimin patronu olmak istemişimdir” diyor. %13’ü ise, kendinin patronu olmaktansa geleneksel bir işi tercih edeceğini belirtiyor. Erişim Ekonomisinde çalışanların önde gelen motivasyonları, daha fazla para kazanmak, esneklik, bağımsızlık, ve kendi işini kontrol edebilme. Önde gelen zorluklar ise, yeterli iş bulabilme ve öngörülemeyen gelir.
Bu sektörün yeni şirketlerinin çoğu, kendi hesabına çalışan çeşitli düzeylerde işgücünü biraraya toplayan ve organize eden elektronik hizmet pazaryerleri. Kategorik olarak en büyük pazaryerleri dünyada da Türkiye’de de e-ticaret’e dönük. Daha sonra sırasıyla insan taşımacılığı, gıda ve market ürünleri dağıtımı, ev hizmetleri geliyor. Burada dünyada Ebay, Über, Instacart, TaskRabbit gibi şirketler var. Türkiye’den örnekler de hepsiburada, BiTaksi, Kapgel, Armut gibi şirketler. Daha sonra gelen ve serbest çalışan profesyonelleri biraraya getiren platformlara örnekler ise Amerika’dan Upwork ve HourlyNerd, Türkiye’den ise Expertera. Expertera çeşitli konulardan uzmanları biraraya getirmek ve bağımsız danışmanlık hizmetlerini organize etmek için kurulmuş bir platform.
DANIŞMANLIK YÜKSELİŞTE
Bundan beş yıl önce kendi hesabına çalışıyor olmak iş sayılmıyordu, fakat şimdi bu konuya çok daha ciddi bakılıyor. Danışman kullanımı birikmiş bir uzmanlığa doğrudan erişimle hızlı bir şekilde içeri getirme imkanı sağlıyor. İşe alım masrafları, genel giderler gibi bazı masrafları yokediyor. Şirketler danışmanlara yalnızca gerekli süre için, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere para ödüyorlar. Şirketlerin uğraşmak zorunda olduğu konular günümüzde öylesine karmaşık ki herbir konu ile ilgili uzmanlığı tam-zamanlı işe almak hem imkansız hem de anlamlı değil. Zaten şirketler kadrolarını şişirmeden sabit giderlerini değişken giderlere çevirmek istiyorlar. Bu da danışman kullanımını arttıran etkenlerden biri.
Time dergisine göre iş hayatı giderek daha esnek, daha bağımsız, daha fazla işbirliği içeren, ve daha az güvenli hale gelecek. Şirketlerde alışılmış olan “yukarı veya dışarı” çizgisi artık geçerli değil. Çalışanlar standard bir kariyer çizgisi izlemek yerine artık ne istediklerine daha ciddi bir şekilde bakma yolundalar. Hem şirketler hem de çalışanlar açısından değişimin gelip geçici olduğunu ve eski “normal durum”un geri döneceğini varsaymak doğru değil. Çünkü ekonomik ve politik faktörlerin dışında inovasyonlar dünyayı ve işin yapılış şeklini geri dönülemez bir şekilde değiştiriyor. Bundan kaçmak imkansız. Yöneticilere düşen, kendilerini etkileyen trendleri vakit geçirmeksizin tanımlayıp, gelişmelere hazırlıklı olacak adımları bir an önce atmak.
Ali Özgenç