“Şirketler doğru StartUp’ları bulmada hem Kurum hem de Girişim tarafını iyi bilen StartUp Avcılarına güvenmeli.”
Yaklaşık iki yıl önce “Kapalı Devre İnovasyon” başlıklı bir yazı yazdım. Bu yazıda şirketlerde dışarıdan içeri inovasyon akışının yedi temel şekilde yapıldığını, bunlardan en başarılı olanların ise şirket-dışı kaynaklar kullanılmasına rağmen aslında açık olmayıp “Kapalı Devre” sistemler olduğunu belirttim. En başarısız ve en problemli olanların ise, gerçek anlamda halka açık inovasyon yarışması niteliğinde “fikir toplama” gayretleri olduğunu vurguladım.
Kapalı Devre olarak andığım sistemler nitelikleri belli seçilmiş bir uzmanlar grubu tarafından gerçekleştirilen çalışmaları içeriyor. Burada başvurulan yöntemlerden biri de dış şirketlerin kullanılması. Yani inovasyon işinin bir kısmını bir dış şirketten beklemek. Bu dış şirketler inovasyon danışmanlığı şirketleri veya tedarikçiler olabileceği gibi StartUp’lar da olabilir. Özellikle bir büyük şirketin işine yarayacağı düşünülen fikri mülkiyete sahip StartUp’ların ekosistem içine alınması şirketin inovasyon potansiyelini güçlendirebilir.
HAZIR İNOVASYON
GM, henüz ürünü olmayan, 30 kişinin çalıştığı otonom araç StartUp’ı Cruise Automotive’e, 1 milyar Dolar vermiş. Aynı şekilde Unilever de cirosunun %0.3’ü hacmindeki Dollar Shave Club’a 1 Milyar Dolar ödemiş. Yapılan araştırmalar Kurumsal Şirketlerin StartUp’ları artık daha fazla ciddiye aldığını gösteriyor. Şirketlerin %23’ü StartUp’larla çalışmayı kritik önemde görmüşler. %67’si erken aşama StartUp’larla çalışabileceğini söylemiş.
Bu yaklaşım Apple, Google, Facebook, Amazon, Uber gibi inovasyon ekonomisi şirketlerinin sıklıkla başvurduğu bir yöntem. Bu şirketlerin mayasında bir StartUp kültürü olduğu için yeni StartUp’ların bünyeye katılması da oldukça doğal bir şekilde oluyor. Bunlardan Google’ın üst şirketi olan Alphabet tam bir satın alma şampiyonu. Bugüne kadar 200’ün üzerinde şirket satın almış. 2010’dan beri haftada birden fazla şirket satın alınmış. Bunların arasında 12.5 milyar Dolara satın alınan Motorola Mobility, YouTube, Picasa, Waze, Android, Quickoffice, Nest Labs gibi şirketler var. Google kurucu ve CEO’su Larry Page’in bu satın almalarda karar vermek için kullandığı bir “diş fırçası” testi var. Page yalnızca, günde en az bir-iki kere kullanılan ve insanların hayatını iyileştiren ürünleri olan StartUp’larla görüşüyor.
Apple iş politikası da mevcut şirket projelerine kolayca entegre edilebilecek küçük şirketleri satın almak. Apple 1988’den beri bu şekilde Siri, Beats, Catch gibi 83 şirketi satın almış. Facebook da Apple gibi kendi işlerine entegre edebileceği 50’nin üzerinde şirket satın almış durumda. Bunların arasında WhatsApp, Instagram, Oculus VR gibi şirketler var. Özellikle WhatsApp ve Instagram gibi şirketlerde büyük bir kullanıcı kitlesini de satın aldığı için ciddi paralar ödemiş. Böyle örnekler dışında satın almaların çoğu inovatif bir çözümü ele geçirmek için yapılıyor. Bu da şirket StartUp aşamasındayken ve fazla büyümeden yapılırsa ortaya çok daha düşük bir fiyat çıkıyor. Büyük şirketlerden çoğu bir StartUp’ın kendi işlerini bozduğunu farkedene kadar, StartUp satın alınamayacak bir büyüklüğe erişmiş oluyor. AirBnb’nin şirket değeri yedi yılda birçok büyük otel zincirini geçmişti.
KAZAN–KAZAN FORMÜLÜ
Öte yandan, tek yol şirket satın almalarından geçmiyor. Ondan önce, yer ve kaynak sağlayarak Startup’ları evin içine alma, hızlandırıcılar ve kuluçka merkezleri yoluyla iş desteği, birlikte ürün geliştirmek için ortaklıklar, ve kurumsal risk sermayesi şeklinde işbirliği modelleri var. Tabii büyük bir şirketle bir StartUp’ın sağlıklı bir işbirliği yapabilmesi için her iki tarafın da birşeyler kazanması lazım. Kurumsal şirketler açısından, yeni teknolojilere hızlı şekilde ulaşma, yeni pazarlara girme, düzen-bozan inovasyonlara hazırlıklı olma, marka inovasyonu, taze bakış açılarını şirkete sokma, ve şirket kültürüne yeni bir canlılık kazandırma gibi faydalar sözkonusu. StartUp’lar açısından ise kendilerine sahip çıkılması, şirket kaynaklarını kullanabilme, şirketin iş ve ilişki ağını kullanma, değerlemede artış, yatırım alabilme, yeni pazarlara ulaşma, ve görünürlükte artış gibi faydalar var.
Şirket–StartUp ilişkilerinde yönetilmesi gereken çeşitli engeller var. Engellerin en başında kültürel farklılıklar, aciliyet ve karar alma hızı konusunda değişik anlayışlar, öncelik farkları geliyor. Bunun için de çeşitli ön hazırlıklar ve özellikle kurumsal tarafta bazı eski ezberlerin bozulması gerekiyor ki iş yürüsün. Daha da önemlisi, ortalıktaki birçok StartUp’dan şirketin işine yarayacak olanların titiz bir eleme sürecinden geçilerek seçilmesi. Şirketlerin doğru StartUp’ları aramak ve bulmak için ne zamanı ne de birikimi var. Bunun için hem kurumsal hayatı hem de StartUp ekosistemini iyi bilen StartUp Avcılarına güvenmek en doğrusu.
Ali Özgenç