“Yaptıkları işte anlam bulmak, çalışanlar için en büyük motivasyon unsurudur”
İnsanlar ömürleri boyunca uyku dışında geçen zamanlarının çoğunu çalışarak geçiriyorlar. Bir şirkette çalışıyor veya kendi işlerini yapıyor olsalar da, kamuda veya bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyor olsalar da bu böyle. Bu durumda, işte anlam aramak çok önemli bir konuya dönüşüyor.
İnsanların bütün hayatlarında anlam arayışı yükselen bir trend. Çarkın içinde dönen biri olmak arzulanan bir şey değil. İnsanların iş dışında da bir dünyası var elbette ve çoğu zaman kişiler işte bulamadıkları anlam arayışını iş dışında gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Akıllı şirketler ise çalışanların yalnızca görev alanına düşen konularda onlardan yararlanmayı değil, “bütün insan”dan yararlanmayı ön plana çıkarıyorlar. Geçmişte Bursa’da otomotiv sistemleri üreten bir şirkette finans alanında çalışan bir yöneticinin, evinde bir filtre prototipi yapıp, getirip şirkette denediğini kendisinden dinlemiştim. Çalışanlara, “bu senin alanın değil, sen kendi işine odaklansan daha iyi olur” demek son derece yanlış. Çünkü inovatif fikirlerin nereden çıkacağı belli olmaz.
“BÜTÜN İNSAN”I KEŞFETMEK
“Bütün insan”ı angaje edebilmek ise organizasyondaki kişilerin ilgi alanlarını ve becerilerini bilmekten geçiyor. Çalışanları için Beceri Haritaları çıkartan ve bunu projelerde veya başka şekillerde kullanan şirketler çok daha başarılı oluyorlar. İnsanların iş-dışı beceri setlerinin faydalı olabilecek bir kısmını işe getirmelerini sağlamak ve işle birleştirerek katkıya dönüştürmek, genellikle iş dışında aranan anlamı işe çekmek için iyi bir yol.
Bugüne kadar birçok şirkette başarıyla çalışan kişilere baktığımda, becerilerinin ve yapmaktan keyif aldıkları işlerin kesiştiği konularda çalıştıklarını gördüm. Japonlar buna “İkigai” diyorlar. Basitçe varoluş amacı diye çevrilebilir. İkigai, yapmaktan keyif aldığınız işlerin, iyi yapabildiğiniz işlerin, dünyanın ihtiyacı olan işlerin, ve size yapmanız için para ödenebilecek işlerin arakesitinde yer alan bölge. Doğal olarak herkesin ayrı bir ikigai’si var. İnsanları ikigai bölgelerinde çalıştıran şirketler bundan ciddi fayda sağladığı gibi, bu çalışanlar için de çok tatmin edici bir durum. Yani tipik bir kazan-kazan durumu. Cem Yılmaz’ın bir gösterisini izlediğimde onun ikigai bölgesinde olduğunu hissedebiliyorum. Yaptığı işten öncelikle kendisi keyif alıyor, insanların ihtiyacı olan bir şeyi veriyor, popüler, ve doğrusu oldukça başarılı.
Şirketlerde liderin ortaya koyduğu vizyonun ve bir amaç etrafında çalışanları toplayabilmesinin anlam arayışına büyük katkısı var. Yıllar önce danışmanlık yaptığım Simit Sarayı’nda Haluk Okutur’un ekibe “arkadaşlar burada bir tarih yazıyoruz, ve sizler bunun bir parçasısınız” dediğini duymuş ve çok etkilenmiştim. Chobani’nin sahibi Hamdi Ulukaya da şirket çalışanlarını bir amaç etrafında toplayabilmiş biri. Bu örneklerdeki başarı ortada. En büyük başarı ise kişiler için hayattaki en büyük motivasyon kaynağı olan anlam arayışını, şirketin amaçları ile örtüştürebilmek. Bunu yapabildiğinizde müthiş bir kritik kütle yakalıyorsunuz.
İNOVASYON KÜLTÜRÜNÜN ETKİSİ
Varoluşsal Analiz’in önemli ismi ve İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabın yazarı Avusturya’lı psikolog Dr. Viktor Frankl, işte anlam kaynakları ile ilgili Yaratıcı Değerler ve Deneyimsel Değerler’den bahsediyor. İnovatif şirketlerde kişilerin yeni birşeyler yaratarak katkılarının tanınması ile anlam bulmaları çok daha kolay. Bu anlam hem kişisel olarak arkalarında bıraktıkları iz ile hem de o anda yarattıkları fark ile gerçekleşebilir. Deneyimsel Değerler ise kişilerin bulundukları ortamda yaşadıkları iş deneyimleri ve yüzyüze ilişkilerden kaynaklanıyor. Bunlar da inovatif bir kültüre sahip şirketlerde rahatlıkla yaşanan şeyler.
Çalışan angajmanı ve performansı konusunda danışmanlık yapan Energy Project adlı şirketin araştırmalarına göre işlerinde anlam bulan çalışanlar üç kat daha kalıcı, 1.4 kat daha angaje oluyorlar. İş tatminleri de neredeyse iki katına çıkıyor. Anlam ile mutluluk birbirine karıştırılmamalı. Mutluluk genellikle başkalarından birşeyler almak ile ilişkilendirilirken, anlam diğerlerine birşeyler vermek, karşılık beklemeden katkıda bulunmak ile ilgili. İyi şirketlerde tepe noktalara gelenler de sanıldığı gibi alıcı değil verici tarafta olanlar. Çalışanlarla bilgi ve deneyim paylaşımı, ne yapılması gerektiğini söylemenin ötesinde niye yapıldığını anlatmak, insanlara daha büyük bir amacın parçası olarak katkılarını ve değerlerini hissettirmek, başarılı liderlerin uyguladığı anlam duygusunu pekiştirmenin yollarından bazıları.
Anlam, yaptığımız işin diğerleri üzerindeki olumlu etkisini farkettiğimizde ortaya çıkıyor. İş ortamında anlam duygusunu arttırmak, verimliliği, gönüllü katılımı, ve performansı arttırmanın en güçlü ama aynı zamanda en ihmal edilmiş yollarından biri.
Ali Özgenç