“İşler makinelere devredildikçe insanlar becerilerini kaybediyorlar, bunun da bir faturası var.”
Amerikalı psikolog Martin Seligman 1967’de “Öğrenilmiş Çaresizlik” sendromunu kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayıp ne yaparsa yapsın bir şeyin değişmeyeceğini düşünerek bir daha deneme yapmaması, aksiyona geçmemesi olarak tanımladı. Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili literatürde hayvanlarla yapılmış çok sayıda deney var. Teknolojinin gelişmesi ve basitten zora birçok işin makineler tarafından yapılması ile insanlar daha önce başarıyla yaptıkları konularda yeteneksiz hale gelmeye başladılar. Her ne kadar bu da bir cins öğrenilmiş çaresizlik ise de psikolojideki olgu ile karışmaması için ben buna Kabul Edilmiş Çaresizlik diyorum.
BECERİKSİZLEŞME SENDROMU
Televizyonda zaman zaman bilgi yarışmalarını izliyorum. Bu yarışmalara katılanların bazıları en basit soruları bilemeyerek sosyal medya yıldızlarına dönüşüyorlar. Bir kısmı belki aldıkları eğitimin kalitesine atfedilebilir. Ama öyle sorular var ki ilkokul aritmetiği düzeyinde basit çarpma bölme işlemleriyle bilinebilir ve bunlar bilinemiyor! İlkokulda öğretilen çarpım tablosu bir zamanlar çok önemli idi. Belki şimdi nasıl olsa her telefonda bir hesap makinesi var diye o kadar önemsenmiyordur. Bu yarışmalara bakarsak, basit matematik işlemlerini akıldan yapma yetisi oldukça zayıflamış görünüyor.
Arabada şehir içinde bir yerden bir yere giderken mevcut trafikte süreyi tahmin edebilmek için navigasyon uygulamaları kullanıyoruz. Daha boş olan alternatif yolları önerdiği için bildiğim yollarda dahi navigasyonu açtığımı fark ettim. Bir sonraki aşama navigasyonsuz hiçbir yere gidememek herhalde! Yön bulma ile ilgili Kuzey Kanada’daki Inuit avcılarının dünü ve bugünü iyi bir örnek. Binlerce yıldır tamamen kar ve buzdan oluşan bir bölgede evlerinden uzaklara giderek avlanan ve hiçbir araç kullanmadan yollarını bulan yerlilerin, kar motosikletleri ve GPS cihazları kullanmaya başlamalarıyla yön bulma becerileri kötüleşti, kazalar ve ölümler arttı. İnsanların yön bulma duygusu beynin içinde gömülü. Bu yeteneğimizi giderek daha az kullandığımızda gelecek nesillerde erken demans görüleceğini hafıza uzmanları söylüyor. Alzheimer hastalarının kaybettiği ilk yeti de nerede olduklarını bilmek.
Arabalardaki park sensörü devre dışı olunca mesafeyi belirlemekte zorlanma da başka bir çaresizlik örneği. Hele bu sensörlere güvenip, devre dışı olduğunu fark etmediyseniz park ederken arkadaki araca vurabilirsiniz. İnsanlar bazı görevleri makinelere emanet ettikçe adeta o işlerle ilgili bildiklerini unutuyorlar. Otomotivde dijital teknolojilerin artmasıyla gelen rehavet işleri daha tehlikeli bir hale getirebilir. Bir süre sonra yollarda otonom araçlar göreceğiz. Bakalım araç kullanımı da unutulacak mı?
UÇAĞI KİM UÇURUYOR?
Otomasyonun insan becerileri üzerindeki en tehlikeli sonuçları havacılık sektöründe görülüyor. Bugünün pilotları uçağı kalkışta ve inişte yalnızca birkaç dakika kendileri uçuruyorlar. Geri kalan zaman, hava trafik kontrolörlerinden gelen bilgileri uçuş bilgisayarına girmek ve bilgi ekranlarını gözlemekle geçiyor. Yani uçağı zamanın çoğunda bilgisayar uçuruyor ve pilot da bir bilgisayar operatörüne dönüşmüş durumda. Bir sorun çıktığı zaman ki, çıkabilir ve çıkıyor, pilotlar durumu kontrollerine almakta ve uçağı uçurmakta zorlanabiliyorlar. 1.Haziran.2009’da Rio de Janerio-Paris seferini yapan Air France Airbus A330 uçağı Atlas Okyanusu’na düştü. Olaydan iki yıl sonra bulunan kara kutu uçağın neden düştüğünü ortaya çıkardı. Uçağın pito tüpü denilen hız sensörlerinde geçici buzlanma sonucu otomatik pilot devreden çıkmış ve uçağı uçurma işi yardımcı pilota kalmıştı. Tek yapması gereken uçağı buz çözülene kadar birkaç dakika düz uçurmaktı. Oysa, kontrol kolunu çekip uçağın burnunu havaya dikince bir süre sonra uçak hız kaybedip düşmeye başladı. Uçak bir taş gibi düşerken pilotlar durum ile ilgili kavrama yeteneğini tamamıyla kaybetmişlerdi. Birkaç dakika içinde 228 kişi okyanusa gömüldü. Buna benzer bir olayda, yine pito tüpünün içine bir arının yuva yapmasıyla pilotun çok hızlı gittiğini zannederek hızı düşürdüğü BirgenAir 301 uçuşunda 6.Şubat.1996’da 189 kişi okyanusa düşerek öldü. Örnekler maalesef bunlardan ibaret değil. Pilot hatalarını yok etmek için tasarım felsefesini teknoloji-merkezli yapma, bilgisayara pilot konutlarını aşma yetkisi verme, sorunlara yol açabiliyor. Nitekim Haziran 1988’de yeni çıkmış A320 uçağı da gösteri uçuşu yaparken pilot-bilgisayar anlaşmazlığı nedeniyle düştü.
Otomasyon hayatımızı kolaylaştırıyor, bize daha kısa zamanda daha çok iş yapma veya daha önce yapamadığımız işleri yapabilme fırsatı veriyor, ama insan-makine arayüzünde ciddi hatalara ve kazalara yol açabiliyor. İnsanların yapacağı işlerin azalması bir yana, işler makinelere devredildikçe insanlar becerilerini kaybediyorlar. Bunun da bir faturası var.
Ali Özgenç