Ulusal ve bölgesel çapta rekabet ortamını artıran bir model olan kümelenme, özellikle teknoloji ve sanayi alanında etkisini önemli ölçüde artıyor. Rekabet yönünde son derece önemli olan dışşal faktörlere vurgu yapan “kümelenme modeli” bu yönüyle, şirket ve girişimlerin oluşturdukları iş ve Ar-Ge ağını öne çıkarıyor. Tahmin edileceği gibi kümelenme sürecinde yaratılan bu tarz ağlar şirket ve girişimlere önemli bir katkı sunarak, katma değerli üretimi bir adım öteye taşıyor. Kümelenme modeli, şirketlere rekabet ortamında sağladığı katkının yanı sıra ekonomik kalkınma konusunda da büyük fayda sağlıyor.
Kümelenme modeli tanımını biraz daha genişletecek olursak; iş dünyasında oluşan kümelerin, yapısal benzerlikler, üretimsel yaklaşımlar, ticari faaliyet metotları ve coğrafi faktörler gibi değişkenlerin çevresinde şekillendiğini görüyoruz. Tabi bu noktada en önemli husus olan rekabeti es geçmemek gerekiyor. Kümelenme modeline gidecek yapıların, karşılıklı olarak eksik yanlarını tamamlamaları, iş modellerine katma değer sağlamaları ve pazarda inovatif bir rekabet sürecinde olmaları gerekiyor. Kümelenme modelini bir buz dağına benzeyecek olursak, dağın görünen kısmında kümelenme modeline giden şirketleri görüyoruz.
Buzdağının görünmeyen kısmında ise kümelenme sonucunda ortaya çıkan küçük ve orta ölçekli şirket ve kurum gibi yapılar yer alıyor. Özetle, kendi ekonomi ve ekosistemini yaratan Kümelenme, tedarikçiler, üreticiler, yedek parça üreticileri, lojistik, teknoloji ortakları gibi geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu anlamda Kümelenme için başlı başına bir yerel yapıların bir araya gelerek oluşturduğu geniş bir ekosistem diyebiliriz.
Sürükleyici Bölgesel Güç Olmanın Anahtarı: Kümelenme
Dijitalleşen iş dünyasının gereksinimleri, geleneksel yaklaşımlardan neredeyse tamamen farklı. Geleneksel iş modelleriyle hareket eden yapılar, yoğun rekabetin yaşandığı yeni nesil “dijital” iş dünyasında bekledikleri sonuçları elde edemedikleri gibi orta ve uzun vadede hayatta kalmakta zorlanıyorlar. Küreselleşen dünyanın sonuçları arasında yer alan daha fazla yerelleşme ve bölgeselleşme de şirketleri farklı düşünmeye (Bir bakıma Kümelenme’ye) itiyor. Elimizdeki bu veriyi, günümüzde global çapta yaşanan rekabetle bir arada düşündüğümüzde şirketlerin, kurumların, STK’ların, yatırımcıların ve yeni nesil girişimlerin neden Kümelenme modelini benimsediklerini çok daha iyi bir şekilde anlamak mümkün.
Öte yandan Kümelenme modelini benimseyen ve bu bakış açısına sahip yapılar ile birlikte ilerleyen şirketler, yapısal olarak da belirli farklılar taşıyor. Doğrudan doğruya şirketlerin bir araya gelmesi anlamını taşımayan Kümelenme, bir bakıma Kümelenme modelini benimseyen şirketlerin yer aldıkları ülkelerin, bulundukları bölgenin öncü ve sürükleyicisi olmasına katkıda bulunuyor. Çizdikleri uzun vadeli yol haritalarıyla beraber gerek varlıklarını gerekse de vizyonlarını geliştirme şansına sahip olan Kümelenmeler, iş hacimlerini de çizdikleri yol haritasının vizyonunu da edindikleri bu engin tecrübe doğrultusunda oluşturuyorlar.
Bunun yanı sıra sanayi sektörlerinin birçok farklı kümelenme grubu ile de etkileşimi girdiğini görüyoruz. Gayrimenkul, inşaat, bankacılık, eğitim gibi geniş yelpazeye yayılan farklı kümelenmelerin, sanayi kümelenmelerine vizyon ve yaklaşım olarak katkıda bulunuyorlar. Ek olarak, bu tarz kümelenmeler ihracata yönelik ve birbirleriyle iş modeli olarak yakınlık taşıyorlarsa bölgesel olarak daha farklı kümelenmelerin de yolunu açıyorlar.
Kümelenme Modelleri
Ekonomik kalkınma konusunda büyük bir role sahip kümelenmenin farklı sektörler tarafından benimsenmesi ve hükümetlerin de kümelenmelere destek vermesinin 3 temel sebebi vardır:
- Kümeler bir bölgede zenginlik üretir,
- Kümeler bir bölgeye rekabet avantajı sağlar,
- Kümeler maliyetin etkin olduğu ekonomik kalkınma stratejilerinin temelini oluşturabilir.
Genel olarak baktığımızda ise kümeler aşağıdaki kategorilere göre değerlendirebiliriz:
- Gelişmekte olan (Düşük ölçekli fakat, yüksek büyüme potansiyeli taşıyan)
- Rekabetçi (Yüksek ölçekli ve standart bir büyüme potansiyeli taşıyan)
- Olgun (Yüksek ölçekli ve stabil)
- Dengeli (Çeşitlendirmeli)
- Stratejik (Mevcut iş performansından ziyade kamu sektörü aktörlerinin planlarına veya gereksinimlerine dayanan)
- Potansiyel (Umutlara ve hayallere bağlı)
Bir kümenin ölçeği ve gelişim aşaması, içerisindeki işletmelerin beklenti ve ihtiyaçlarını şekillendirecek ve muhtemelen hem kamu sektörü önceliklerini hem de bu öncelikleri desteklemek için uygun olabilecek eylemleri belirleyecektir. Bu, ekonomik kalkınma uygulayıcılarının “kazananları seçmeleri” gerektiği anlamına gelmez; bunun yerine, nasıl müdahale edileceğini veya nasıl müdahale edileceğini seçmeden önce bir sektörün konumu hakkında mümkün olduğunca çok şey bilmeleri gerektiği anlamına gelir.
Kamu kurumları, bir küme içindeki şirketlerin kamu kaynaklarını nasıl kullandıklarını, birlikte çalıştıklarını ya da iş yaptıklarını etkileyerek bir bölgenin ekonomik durumunu iyileştirmeye çalıştıklarında, kümelenmeye dayalı ekonomik gelişme stratejilerini (Küme stratejileri) kullanırlar. Kümelerin var olması için kamu sektörü stratejilerine ihtiyacı yoktur; ne olursa olsun var olacaklardır. Ancak doğru kamu stratejileri, kümelenme içerisindeki işletmelerin daha başarılı ve rekabetçi olmalarına yardımcı olabilir. Ve bu tür stratejiler, şirketlerin gerçek rekabet ihtiyaçlarını karşılamak için formüle edildiklerinde her zaman daha başarılı oluyor.
Global Çapta Kümelenme
Günümüzün küresel ekonomisinde, küresel olarak rekabetçi endüstriler büyük ölçüde kümeler halinde gelişmiştir. Örnekler arasında ABD’nin Silikon Vadisi (ICT), Wall Street (Finansal hizmetler), Hollywood (Eğlence) ve Detroit (Otomotiv), İtalya-Prato (Yün), Hindistan- Bangalore (Yazılım) ve Japonya Kyushu’daki Silikon Adası başlıca örnekler arasında sayılabilir. Bu alanların tümünün, kendi ülke/bölge ekonomisindeki büyüme gücü haline geldiğini görüyoruz.
Daha çarpıcı bir örnekle ilerleyelim. Günümüzde ekonomik ve üretim bakımından dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olan Çin Halk Cumhuriyeti. Bundan 30 sene önce Çin’in reform ve ekonomik politikasını başlatmasından bu yana ülke, oldukça büyük ölçekli ve benzersiz özelliklere sahip 500’den fazla sanayi kümesi yaratmayı başardı. Örnek vermek gerekirse; Dali (Alüminyum profiller), Shaoxing (Hafif tekstil), Wenzhou (Deri ayakkabılar), Xindu (Mobilya), Haining (Deri), Humen (Giysi), Shengzhou (Kravat), Luoshe (Piyano), Yueqing (Düşük voltajlı elektrik cihaz), Hangji (Diş fırçası), Wendeng (Ev tekstili), Chenghai (Oyuncak), Dongguan (Elektronik), Yongkang (Donanım) ve Changzhou (Animasyon) başlıca öne çıkan kümelenmeler arasında yer alıyorlar. Bu sanayi kümelenmelerinin birçoğunun ekonomik çıktısı genellikle onlarca milyara, hatta bazı durumlarda yüzlerce milyar Yuan’a ulaşıyor.
Çin, dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biri olmasının yanı sıra, aynı zamanda da kalkınma ve dönüşümün eşzamanlı olarak gerçekleştiği ülkedir. Çin, sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde büyümeye devam etmek için küçük ve orta ölçekli işletmelerinin (KOBİ) gelişimini düzenli olarak teşvik ediyor. Zira sanayi üretiminin kümelenmesi genellikle KOBİ’leri teşvik etmenin etkili bir yolu olarak kabul ediliyor.
Günümüzde Çin gibi bu tarz modelleri benimseyen ülkelerin belli başlı sorunları bulunuyor. Yeterli ve gereken ölçüde iş ağı kurulamaması, yerli marka ve ürün eksikliği, katma değerli ürün eksikliği, finansmana erişimin yetersiz oluşu, üst düzey ve kalifiye eleman eksikliği gibi sorunlar başta KOBİ’ler olmak üzere kümelenme modelinin önündeki önemli engeller olarak öne çıkıyor.
Bu noktada şirketlerin, KOBİ’lerin ve kümelenme modelini benimseyen yapıların dikkat etmeleri gereken belli başlı hususlar yer alıyor. Bu tarz yapılar, bulundukları bölgenin yerel yönetimleriyle temasa geçerek kümelenmenin gerçekleşmesini sağlayacak bir “iş ağı” oluşturulması, bu alanda bilinç yaratılması ve finansmana erişim konusunda destek talep edebilirler. Bunun yanı sıra yine hükümet ve yerel yönetimlerin farklı sektör ve sanayilere yönelik açacağı mesleki eğitim kursları, kalifiye eleman açığının kapanması adına büyük bir rol oynayabilir.