• 1 Kasım 2019
  • admin
  • 0

Geçmişte yaratıcılıkla ilgili okumalar yaparken Amerikalı psikoloji profesörü Mihaly Csikszentmihalyi ile karşılaştım. Kendisi bir “mutluluk araştırmacısı”. Çalışmalarını sürdürürken psikoloji alanının neden tamamıyla insan sorunları ve hastalıklı durumlar üzerine yoğunlaştığını düşünmüş ve Pozitif Psikoloji alanının kurucularından biri olmuş. İlginç bir hayat hikayesi var. 2.Dünya Savaşı sırasında esir kamplarında kalmış ve insanların çektiği ızdıraba şahit olmuş. 22 yaşında cebinde $1.25 ile ABD’ye gelmiş. “Tatmin” konusu ilgisini çekmiş ve “hayatı yaşamaya değer kılanın” ne olduğunu araştırmaya başlamış. Mutluluğun dışsal değil içsel bir varoluş durumu olduğu sonucuna varmış. İnsanın kendini en mutlu hissettiği anların, kişinin zihin veya vücudunun zor veya değerli bir şeyi başarabilmek için gönüllü olarak limitlerine çekildiği zamanlarda oluştuğunu gözlemlemiş. Sonraki dönemde özellikle işyerinde yaratıcılığı neyin tetiklediğini araştırmış.

KAPTIRIP GİTMEK

Csikszentmihalyi’nin ilk ve en çok ses getiren kitabı “Akış” (Flow). Akış halini ideal bir deneyim durumu olarak tanımlıyor. Eldeki işe bilinçli bir şekilde yoğunlaşıp , tamamen o faaliyeti ve durumun içine gömülme hali. Başka herşeyin önemsiz hale geldiği şekilde bir işle meşgul olma durumu. Akış sırasında derin bir keyif alma, yaratıcılık, ve yaşadığını hissetme gerçekleşiyor. Birçok faaliyet sırasında Akış’a girilebiliyor. Kadın, erkek, yaş, kültür, ırk önemli değil. Akış halini yaşayabilmek için yaptığımız faaliyetin zorlayıcı ancak yapılabilir olması gerekiyor. Kişinin beceri düzeyi ile işin zorluğu arasında bir denge olması önemli. Zorluk becerinin üzerindeyse stres, tersine durumda ise sıkılma ve dikkat dağınıklığı kaçınılmaz.

Csikszentmihalyi Akış halinin özelliklerini şöyle sıralıyor:

  • İşe tam konsantrasyon,
  • Amacın açık ve net olması,
  • Zaman duygusunun kaybolması ve o ana odaklanma,
  • Deneyimin kendisinin ödüllendirici olması,
  • Bir çabasızlık hali,
  • Zorluk ve beceri arasında denge,
  • Hareketlerle bilincin bir olması, ve
  • İşin kontrol altında olduğu duygusu.

Akış, özellikle müzisyenler, sporcular, sanatçılar tarafından kolaylıkla tanımlanabiliyor. Dağ bisikleti kullanıcıları, zirve tırmanıcıları, şehir akrobatları başka örnekler. Bu gruplardaki kişilerden yansıyan bazı deneyimler şöyle: Bir besteci kendinden geçme ve alternatif bir gerçekliğe adım atmaktan bahsediyor ve “sanki orada değilmişsiniz gibi” diyor. Bir şair duyduğu hissi, havada yüzen bir kapıya çekilerek içinden uçarak geçmeye benzetiyor. Bir olimpik buz patencisi, “herşey doğru gitti, çok iyi bir his yaşadım, bitmesin istedim, otomatik pilotta gibiydim” diyor. Sony’nin kurucularından Masaru Ibuka, şirketi kurarken “mühendislerin teknolojik inovasyon sevincini hissedecekleri, topluma olan görevlerinin farkında olacakları, ve kalplerinden geldiği gibi çalışacakları” bir işyeri yaratmayı amaçladığını söylüyor.

Benim kendimde de çalışırken Akış halini gözlemlediğim oluyor. Gördüğüm gerçekten güzel bazı örnekler ise müzisyenlerde. Örneğin piyanist Yuja Wang’ın Türk Marşını çalması, Fazıl Say’ın Kara Toprak’ı, Chick Corea – Return to Forever’dan La Fiesta, Karajan’dan Beethoven Üçlü Konçerto Rondo Alla Pollacca bölümü gibi. Caz müzisyenlerini doğaçlama seansları Akış’a güzel örnekler. Bence Akış için önemli bir şey de insanın sevdiği bir işi yapması ve tabi o konuda becerikli olması. Bu anlamda Japonların İkigai kavramı ile Akış arasında paralellikler var.

OTOTELİK KİŞİLİKLER

Ototelik kişilerin Akış’ı daha çok yaşadıkları söyleniyor. Ototelik’in kelime anlamı “kendi içinde anlamı veya amacı olan”. Bu kişiler para, şan, şöhretle motive olmuyorlar. Yaratıcılık ve Akış’la gelen iç tatmin onlar için en büyük ödül. Çoğunlukla maddi varlıklara, konfora, güce önem vermiyorlar, çünkü yaptıkları şeyler zaten ödüllendirici. Aramasalar da sonuçta diğer ödüller bu kişileri buluyor.

Ototeliklerin bazı özellikleri, tutkulu olmaları, kolay konsantre olmaları, yeni zorlayıcı hedeflere ve meydan okumalara açık olmaları, işin içinde kendilerini kaybetmeleri, sezgi sahibi olmaları, deneyimlerin kendisinden tatmin olmaları, ve coşku hissetmeleri. İş hayatında böyle kişileri tanıdım. Çevrelerinde derhal fark ediliyorlardı.

Csikszentmihalyi, Akış’ın nasıl sağlanabileceğine dair ipuçları da veriyor. Bir tanesi cep telefonları gibi dikkat dağıtıcıları uzaklaştırma. Akış daha çok bir iç disiplin işi. Şirketlerde özellikle ahenkli takım çalışması ve yaratıcılık isteyen işlerde Akış’ın teşvik edilmesi faydalı olur. Akış iş hayatında sıkılma ve stres şeklinde iki uçta yatan problemlerin ilacıdır. Çalışanlara daha fazla otonomi verilen günümüz dünyasında, kendisi için zorlayıcı hedefler koyan ve onları yakalamak için çaba gösteren bireyler için mutluluğu bulmanın anahtarıdır.