“Krizler her zaman inovasyonu arttırır. Hazır olan kazanır”
Dünya çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor ve herkes tünelin ucundaki ışık ne zaman görülecek diye bekliyor. Tünelden çıkmada da en büyük iş inovasyona düşüyor. Sıkıntıyı bir derece hafifletici bir unsur, teknolojinin geçmişteki pandemilere göre oldukça ileri bir noktada olması. Bunun hem medikal çözümlere hem de hayatı bir derece normalleştirmeye katkısı var.
Bu tip krizlerin inovasyonu hızlandırıcı bir etkisi de var. Zorunluluklar ve aciliyet, normalde yavaş yürüyen mekanizmaları ve hayata geçirme süreçlerini ciddi şekilde hızlandırıyor. Böyle dönemlerde şirketler gibi ülkeler de inovasyonun önündeki bürokratik bariyerleri gevşetiyorlar. Çünkü zaman çok kritik ve kaybedilen zaman kayıpların artması demek.
COVID-19 pandemisinde gözlenen bir başka nokta da toplumun bilime olan desteğinin artması. Bilimin gösterdiği yoldan sapılırsa ne olacağı ile ilgili toplumda bir hassasiyet oluştu. Nitekim “Sürü Bağışıklığı” oluşturalım diye yola çıkan İngiltere geri dönmek zorunda kaldı. Brezilya da işi kendi haline bırakmış görünüyor. Sonucunu hep beraber görüyoruz. Şurası muhakkak, bu salgın üç ayda geçse ve bir daha hiç dönmese dahi derin bir iz bırakacak ve iş yönetiminden devlet idaresine, sağlıktan eğitim sistemlerine, insanların hayata bakışına ve davranışlarına kadar birçok şey değişecek. Bu değişimin içinde de işleri daha iyi yapmak için birçok fırsat penceresi açılacak.
AÇILAN FIRSAT PENCERELERİ
Koronavirüs ile ilgili inovasyonlarda insan sağlığı elbette ön planda. Buradaki en temel sorun, genel bağışıklığı sağlayacak bir aşının henüz olmaması. İkinci sorun, COVID-19’un spesifik bir ilacının olmaması, ki üç farklı yaklaşımla çok hızlı çalışmalar var. Ayrıca, ucuz, pratik ve kolay üretilebilecek solunum cihazları geliştirme gündemde. İşin bir de Sosyal ve Ekonomik tarafı var. Bazı işler kapanmasına veya ciddi şekilde yavaşlamasına rağmen, bazı işlerde de patlama yaşanıyor. Oradan oraya hızlı şekilde işgücü, malzeme, bilgi, makine nasıl aktarılır? Toplumsal ve ekonomik faaliyet, sağlığı tehdit etmeden, nasıl yeniden başlatılır? Çalışmak zorunda olan banka ve PTT memuru veya taksi şoförü gibi kişilerin sağlığı nasıl korunur? Bu sorular aynı zamanda inovatif çözümlere birer fırsat penceresi açıyor.
Koronavirüs krizi üç fazda gelişmekte. Bunlardan birincisi pandeminin kendisi ve onun getirdiği ilk darbe. İkincisi salgına karşı alınan aksiyonlar ve bunların yarattığı ikinci dalga etki. Üçüncüsü ise uzun vadeli sosyal sonuçlar. Pandeminin kendisi ile ilgili ilk fazda hastalıkla savaşma, ilaç ve aşı, ve sağlık sistemi ile ilgili inovasyonlar ön planda. Burada dünya çapında bir yarışı günbegün izledik. İkinci fazda, yani salgına karşı alınan aksiyonlar fazında, sağlık kuruluş ve çalışanları, Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu, siyaset, ve şirketler ve girişimciler ve medya devrede idi. Burada da koruyucu ekipman için hızlı çözümlerden, sokağa çıkma yasağı ile yaşayabilme konusunda çözümlere kadar bir inovasyon alanı ortaya çıktı. Yokluktan kaynaklanan bazı pratik çözümler de gördük. Örneğin İtalya’da şnorkelden sağlık personeli için koruyucu maske yaptılar. Üçüncü ve uzun vadeli sosyal sonuçlar fazında, davranış değişiklikleri, hayat tarzı, değerler, beklentiler, ile ilgili bir inovasyon alanı var. Tabi bu sosyal alanda en büyük değişiklikler devletlere düşüyor. Örneğin ben ABD’de Sağlık Sisteminin sıfırdan ele alınacağını ve bunun seçimlerde bir numaralı konu olacağını zannediyorum.
KENDİNİ GELECEKTE BULMA HALİ
İnovasyon fırsatları hangi kategorilerde yatıyor diye baktığımızda, en önde doğal olarak medikal inovasyonlar geliyor. Sağlık alanına destek olan UV Dezenfeksiyon Robotları, yokluktan 3D Baskı kullanılarak geliştirilen koruyucu ekipmanı da burada anmak lazım. Telesağlık ikinci inovasyon alanı. Uzaktan yapılan teşhis, takip, doktor görüşmeleri bu kapsamda. Uzaktan Çalışma uzun süredir altyapısı olduğu halde bu salgınla birlikte patlayan bir alan. Burada gerçek inovasyon, var olan çeşitli işbirliği araçlarını kullanarak yeni bir çalışma modeli yaratmakta. Uzaktan Eğitim de eskiden şirketlere dönük küçük bir pazarken şimdi devasa bir iş haline geldi. Evde Zaman Geçirme ve Evde Sosyalleşme birçok fırsatın olduğu alanlar. Eve Servis müthiş büyüyen bir ihtiyaç alanı, ki burada daha gidecek çok yol var. Bu konularda Türkiye’de ve dünyada çalışan büyük şirketler olduğu gibi StartUp’lar da var.
Şunu anlamak lazım ki bu bir Kırılma Noktası. Yani bu geçtikten sonra işler eskisi gibi olmayacak. Krizler her zaman inovasyonu arttırır. Gelişmekte olan trendleri hızlandırır ve Ana Akım trendler haline getirir. Kendini birden gelecekte bulma hali yaşayabiliriz. Tabii ki burada inovatif şirketler kazanacak.
Ali Özgenç
ali@algoritmaconsulting.com