• 4 Ağustos 2020
  • admin
  • 0

Günümüz dünyasında, özellikle de yaşadığımız Covid-19 süreci ile birlikte hepimiz alışık olmadığımız ve bizi de tedirgin eden birçok değişiklikle karşı karşıya kaldık. Artık her birimiz kendi günlük yaşamımızda bile, her an bir değişim sürecinin içinden geçiyoruz. Böylesi bir değişim sürecinden geçerken ve sonrası için biz nasıl anda kalarak zihinsel ve ruhsal sağlığımızı koruyacağız?

Son günlerde çoğumuz “mindfulness” sözcüğünü duymuş ya da bu sözcükle bir yerde karşılaşmışızdır. “Mindfulness,” yani “bilinçli farkındalık” çok kabaca anda kalmak demektir. Fakat maalesef yaşadığımız dünyada çoğu kavramda olduğu gibi, bu kavramın da içi boşaltılarak bilimsel ve zihinsel temelli çalışmalardan bağımsız olarak ele alınmaktadır. Oysa mindfulness, beyin ve zihin temelli çalışmaların son dönemlerde üzerinde çok durduğu ve sürekli önemini vurguladığı konuların başında gelmektedir. Özellikle Harvard, Oxford ve Yale gibi önemli üniversiteler sinirbilim alanındaki çalışmalarında “mindfulness”a özellikle yer vermekte ve gerçek anlamıyla yapılandırmaya çalışmaktadır.

Her şeyden önce “mindfulness”ı anlayabilmemiz için insan beynini ve zihnini anlamamız gerekiyor. Örneğin gün içinde ne kadar sakiniz? Ya da yaşadığımız bu zorlu günlerde karar alırken ne kadar bilinçliyiz? Veya pandemi sürecinde neden evlerimize tuvalet kâğıdı stokladık ve stoklarken ne kadar bilinçli ve farkındaydık? Buradaki anahtar sözcük amigdala. Beynin medial temporal lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki bölümüdür amigdala. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasında önemli bir rol oynar. Mesela bir yangın çıktı ve kaçmamız gerekiyor, bize kaçmamız gerektiğini söyleyen amigdaladır. Covid-19 sürecinin başlangıcında aslında hepimiz amigdalanın baskısıyla hareket ettik. Amigdalamız farkındalıkla hareket etmemizi engelledi. Sürekli panik halinde ve maymun beynine özgü olarak daldan dala atlayarak yaşadık tabiricaizse. Özetle bizler her ne kadar anda kaldığımızı, bilinçli olduğumuzu düşünsek de aslında birçok konuda amigdala odaklı yaşıyoruz. Anı yaşamıyor ve her an yangın, panik varmış gibi bizleri ani davranış biçimlerine itiyor. Bu durum bilinçli farkındalığımızı kaybettiğimizi gösteriyor. Anda kalmak, bilinçli bir şekilde olduğumuz yerde durmak değil, anda var olurken gelecekle ilgili süreci değerlendirebilmek. Yaşamımızda ilerlemeye devam ederken, sakin kalmayı bilmek, geçmiş ve geleceğimizle hayat akarken anda olmak demektir. Farkındalık gün içinde aldığınız en iyi iki nefes bile olabilir, sakinleşip içinize dönerek aldığınız derin iki nefes. Bugün yapılan çalışmalar fırtına sonrası insan dışında tüm canlıların dinlenmek üzere sakinleştiğinde, belli bir süre sonra dinlenemenin başladığını gösteriyor. Ama insanın fırtına sonrası gelecekle ilgili bir farkındalığı yoksa, insan beyninde dejeneratif hastalıklara neden olabilecek kimyasal değişim olduğu ortaya çıktı. Yani andaki süreç içinde insanın dün ve yarını ile beraber var oluşu sağlıklı bir birey olmasını sağlıyor. Bunun anlamı dinlenmek olarak adlandırdığımız on beş günlük tatillerimizin bile, gerçek anlamda sakinleştirmediği ve dinlendirmediğidir. Oysa farkındalıkla aldığımız iki nefes bile bize o on beş günden daha iyi gelebilir.

Bilinçli farkındalık çoğu insanın anladığı gibi medidatif çalışma yapmak değil, aksine beyin temelli büyük bir alanı kapsar. İnsanın fiziksel, duygusal, düşünsel ve spiritüel tarafını bir bütün içinde ele alması ve bu taraflarını dengelemesidir ki mindfullness’ta buna sıfır noktası deriz, çünkü bir bütün olarak dengedeyizdir. Bunun yanı sıra dünyada sadece kendimiz olarak var olmuyoruz, mikroda sosyal olmak üzere, makroda sosyokültürel olarak belli bir sistemin de parçasıyız. Mindfulness dolayısıyla insanı bir bütün olarak insanın karmaşık yapısına dönük değer üreterek yaşamın bir parçası olan psikolojik bir yaklaşımdır.

William Jamesin de dediği gibi, “davranışlarını değiştirirsen, yaşamını değiştirirsin.” Buradan yola çıkarak gerçek anlamda anda kalmayı başarabilirsek, bizler de davranış, tutum ve alışkanlıklarımızı değiştirebiliriz ve bu konuda mindfulness’ın bize katacağı değer paha biçilemez.