“Teknoloji, insanlar için olan değil de insanların başına gelen bir şey gibi.”
2023 yılının öne çıkan trendi kuşkusuz Yapay Zeka (YZ) ve Üretken YZ (ÜYZ) idi. 2024 yılının baskın trendi de YZ’nin iş dünyasına ve topluma etkileri olacak. Diğer birçok trend de YZ’den etkilenen trendler. Öncelikle şunu söylemek faydalı olur. YZ’nin maliyeti yüksek. Buna karşılık kısa vadede fazla bir gelir getirmeyecek. Birçok şirket de YZ’nin olağanüstü dikkat çekiciliği karşısında bir yandan, “birşeyler oluyor, dışında kalmayalım” diye düşünürken, bir yandan da diğer örneklere bakarak YZ’yi nasıl işe yaratabileceğini bulmaya çalışıyor. Bugüne kadar YZ’nin potansiyel yarar ve zararları hakkında birçok yazı yazdım. Önemli bir endişe, YZ’nin insanları işsiz bırakacağı. Bunun içinde yalnız üretim ve yönetime dönük işler yok. Örneğin reklamcılık, film ve sanat faaliyetleri, müzik, finans sektörü gibi birçok alan etkilenecek. Hatta, “merak etmeyin yeni işler doğacak” denen işleri de YZ üstlenebilir. Başka bir endişe siyasette sahte videolar, ses kayıtları, posterler, ilanlar üretmekte kullanılacağı. YZ ile ilgili güvenilirlik, risk, ve güvenlik sorunları var. Nitekim, çeşitli kötüye kullanımları ve riskleri önlemek için AB yeni bir YZ Yasası çıkartıyor.
Öte yandan, eğer doğru kanalize edilebilir ve sorunlar yönetilebilirse, gelecek fayda da küçümsenemez. ÜYZ herşeyden önce iş verimliğini ciddi şekilde arttırabilir. YZ destekli işgücü hem günlük işleri yürütmede hem de inovasyonu hızlandırmada fark yaratabilir. Birbirine bağlı makineler otonom pazarlık ve satınalma yapabilir. ÜYZ’nin 2025’e kadar toplam YZ pazarının %30’unu oluşturacağı bekleniyor. Araştırmalar insanların %42’sinin etkileşimli YZ ile iletişimde rahat hissettiklerini gösteriyor.
Teknoloji, insanlar için olan değil de insanların başına gelen bir şey gibi. Bazı dijital teknoloji gelişmeleri sanki insanlar ile onların yapmak istedikleri işler arasında duruyor. Verimlilik adına atılıp insanları zıvanadan çıkaran bazı “teknolojik” adımlar gibi. Bunun güzel bir örneği çağrı merkezleri. Teknolojiyi hayatlarına yoğun bir şekilde entegre etmiş kullanıcıların %41’i teknolojinin hayatlarını basitleştirmek yerine karmaşıklaştırdığını söylüyorlar. İnsanlar her yeni teknolojinin umursamaya değer olup olmadığına kafa yormak zorunda. Şirketlerin, yeni bir teknolojinin müşteriler ve çalışanları için işleri kolaylaştırdığını mı, yoksa ilave bir zihinsel yük katmanı mı getirdiğini düşünmeleri lazım. Önümüzdeki dönemin önemli bir işi de toplumun teknoloji ile olan ilişkisini yeniden şekillendirmek olacak.
Teknoloji ile, işin makineye devredilebilir taraflarını otomatize ederken, insan dokunuşu isteyen işler için gerekli beceriler kritik hale geliyor. Üst düzey strateji, inovasyon becerileri, orijinallik ve yaratıcılık, düşünce liderliği, iletişim, kişiler arası problem çözme, duygusal zeka bunun örnekleri. Bu ihtiyacın keskin bir hale gelmesi de ciddi bir beceri açığı yaratıyor. Şirketler bu açığı, spesifik konularda danışman kullanarak, işe alım uygulamalarını değiştirerek, ve insanlarının becerilerini yükselterek aşmaya çalışıyorlar.
Gerek müşteri, gerekse de çalışan olarak şirketlerin insanlara ihtiyacı var. Ancak bu arayüzde işler eskisi gibi değil. Pandemi ile birlikte gelen bir değişiklik, insanların hayatları ile ilgili seçimlerini sorgulamaları oldu. Eskiden klasik hayat yolu, okul, kariyer, evlilik, mülk, aile, emeklilik şeklinde iken bugün hayata daha esnek bakılıyor. Yeni zihin yapıları ortaya çıkıyor. ABD’de yapılan bir araştırmada insanların %48’inin geleceğe bir yıldan kısa bir ufukla baktıkları, veya hiç bakmadıkları ortaya çıkmış. Bizde bu yüzde daha da yüksek olabilir.
Ali Özgenç