Öncelikle her başarılı girişim genellikle oyunun kurallarını değiştirebilen ya da yeniden yazabilen (“disruptive”) fikirlerden ortaya çıktığını hatırlamamızda fayda var. Bu açıdan her girişimci kendisine hedef müşterileri için hangi görevi ve nasıl fark yaratarak yerine getireceğinin cevabını verebilmelidir. Bu fark, henüz doyurulmamış bir ihtiyaç olabileceği gibi, yeni bir teknolojik gelişim veya tedarik zinciri-operasyon-satış kanalı üçgeninde yeni bir iş modeli ile ürün veya hizmet sunmak da olabilir.
Sunulacak ürün veya hizmet için Türkiye pazarı iyi bir başlangıç olabilir. Ancak büyük düşünen girişimciler için her zaman uluslarası bir oyuncu haline ulaşmak vizyonuyla ilerlemek yeni pazarlara açılmanın ve rekabetçi olarak fikrini diğer pazarlarda da kabul ettirerek ilerleyebilmenin; açıkcası rekabete karşı ayakta kalabilmenin bir anahtarı olacaktır.
Kazan-Kazan Felsefesi
Tabi bütün bunları hayata geçirebilmek potansiyeli yüksek, çok iyi bir ekibi gerekli kılar. Bu ekibi oluşturabilmek, girişimcinin ortaya koyacağı vizyonu ne derece ekibe pazarlabileceğine ve motivasyon yaratabileceğine bağlı olmakla birlikte artık günümüzde yüksek potansiyele sahip kişiler bu tür riskli girişimlere sadece bir maaş karşılığı katkı sağlamayı uygun görmemekte, yarattıkları değerden pay da alabilmeyi istemektedirler. Dolayısıyla çok iyi bir ekip yaratmak isteyen bir girişimçi, genellikle kritik kişilere yüksek ücretler de ödeyemeyeceği için belli bir plan doğrultusunda şirketten hisse vererek işi başarıya ulaştırmada (kazan-kazan felsefesi ile) hem doğru kişileri işe çekebilmek hem de ekibin de elini taşın altına gereğinden fazla koyabilmesini sağlamak için motive edebilmelidir.
Doğru iş modelini kuran ve güçlü bir ekip oluşturabilen girişimciye, artık kendine bir dizi hedefler koyarak geleceği planlamak ve bunun için de şirketin ihtiyaç duyacağı fonu karşılamak kalacaktır. Yani esas zor olan bütün bunları hayata geçirebilmek… Çoğu girişimci gerekli olan fonu kendi varlığından karşılayamadığı için olası yatırımcılara iş fikrini, modelini, hedef ve planlarını sağlıklı olarak aktararak şirketine yatırım yapmalarını sağlamalıdır. Bu noktada kritik olan, fikirlerini olası yatırımcılara satabilmek olduğu kadar gerçekçi bir şirket değerinden yatırımcıları yatırım yapmaya davet etmektir.
Yatırımcıları sadece fon sağlayan kişiler olarak görmekten ziyade, onların bilgi ve tecrübelerinden ve daha önemlisi network’lerinden faydalarak işi büyütebilmenin yollarından biri olarak görüp bu açıdan da yatırımcılardan faydalabilmek ayrı bir başarı kriteri olarak ortaya çıkmaktadır.
Son olarak, başarılı bir girişim genellikle başlangıç noktasındaki fikirle sınırlı kalmıyor, iş fikri gelişimi süresince birçok değişime uğrayabiliyor hatta farklı bir vücut bulabiliyor. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi olarak Facebook’u düşündüğümüzde, girişimcilerin sabit fikirli ve ısrarcı olabilmeleri ne kadar önemli ise ihtiyacı görerek hedef, strateji ve iş modellerinde ciddi değişiklikler yapabilmeleri de aynı derecede önemlidir diyebiliriz.
Gökhan Eyigün